YAŞAM

Duyarlı olmak

Duyarlı olmak, soyut veya somut etkileri algılamak ve gerekli tepkiyi göstermektir.. Bütün canlılar, iç güdüsel olarak, tepki gösterirler, insanlar, farklı olarak, bir de, aklın ve kültürün eseri olan, düşünsel tepkiyi, gösterirler… Tepkinin içeriği, boyutları ve yöntemi, bireyin ve toplumun kültürü ile çok yakından, ilgilidir.

Sakarya, Pamukova’da, meydana gelen tren kazasına değinmek istiyorum.
Amacım, bedeli çok ağır olan, bu acı olayla ilgili duyarlılığımı, ortaya koymak.. Tepkiler, olmuş yanlışları düzeltemez, fakat olabilecek yanlışları önlemeye katkıda bulunurlar.

Olaya, herkes gibi, ben de, taklitçi bir yaklaşımla, “tren kazası” dedim… Bu, gerçekten, bir tren kazası, mı? Soru veya sorun burada.

Sorun iki aşamalı.
Birinci aşaması, olayın, bir kaza olup, olmadığı.
İkinci aşaması, kaza değil de, bir ihmalin sonucu ise, bunun kaza diye gösterilmesi.

Eğer, bu bir kaza ise, yapacak fazla bir şey yok. Her türlü, bilimsel, akılcı ve gerçekçi önlemler alınmasına rağmen, bilinmeyen veya önlenemeyen nedenlerle, gene de, kaza olabilir. Olayda, bir hata, bir kusur var ise, bu, sadece bir suçtur ve derecesine göre, cezalandırılır…
Bu olay, bir ihmalin, bir hatanın sonucu olarak meydana gelmiş ise, kaza, diye niteleyip, ört bas etmek, ne insanlıkla, ne de hukukla bağdaşmaz. İhmalden daha büyük, bir suçtur, ahlaksızlıktır.

Olayın soruşturulması, güya, yapılıyor. Güya diyorum, çünkü tarafsız ve bilimsel bir soruşturma yapılacağı konusunda kuşkuluyum. Kuşku duymam boşuna değil, geçmişte, çirkin örnekleri var.
Bir toplumda hakime ve hakeme güven duyulmuyorsa, o toplum için, tehlike çanları çalıyor demektir.
Bildiğimiz, bazı, örneklerde, soruşturmalar, gerçeği ortaya çıkarmak için değil, kamu oyunu tatmin etmek, yani, kamuoyunu uyutmak için, veya olayı, örtbas etmenin kılıfını bulmak, amacıyla yapılmıştır..

Soruşturma heyeti, olayın cereyan ettiği kurumun başındaki kişinin emrinde, olayda, belki de, o heyeti teşkil eden amirin de, kusuru var. Soruşturmayı yapanlar, ahlak anlayışları ile ekmek parası arasında sıkışmış durumdalar, hata varsa bile, büyük bir ihtimalle, örtmeye çalışacaklar.
Gerçekçi olalım, ekmeğin, aslanın ağzında olduğu, Türkiye’de, ekmek parasını göz ardı edebilecek, kaç tane, adam gibi, adam çıkar?
Her şeye rağmen, az da olsa, Türkiye’de adam gibi adamlar var. Heyetteki birinin de, onlardan olduğunu var sayalım, kesin olarak, üç gün içinde, ya, koltuğundan, ya da, tüm işinden olacaktır. Çocuğu, ona, yarı şaka, yarı ciddi, ‘’Baba, devletin malı deniz, yemeyen domuz, ilkesinin geçerli olduğu bir ortamda, bir tek dürüst sen olsan, neyi kurtarırsın, bak açlıktan nefesimiz kokuyor”, dese, adam, kime kızacağını şaşırır… Çocuğa, mı, kendine, mi, yoksa, ülkenin durumuna, mı?

Türkiye’de, demiryollarının, yıllardır ihmal edildiğini, içler acısı bir durumda olduğunu herkes biliyor. İyileştirilmesi, ülkeye çok büyük bir hizmettir…
Siyasi iktidarlar hep ucuz rant peşinde koşarlar…. Sanırım, bu iktidar da, aynı yolu izledi ve alt yapıdaki zorunlu iyileştirmeleri yapmadan, trenin hızını artırarak, hızlı tren yaratmaya çalıştı..
Eğer böyle ise, bunu itiraf edebilirler mi, elbette saklayacaklar. İki makinist ile tren şefi hakkında soruşturma yapıldığını okuyoruz, ama bunların ne kadar suçlu olduklarını veya kurban seçildiklerini bilmiyoruz…

Bu olayda, kaybedilen canlar, yanan ocaklar var, Allah yardımcıları olsun.

Bu olayla tekrarlanan, çok önemli, bir başka konu da, haddini bilmez kişilerin, Allah’ı suçlarının kalkanı, yapmaları ve Allah adına ahkam kesmeleridir.
Olaydan sonra, belki de, bu olayın bir numaralı sorumlusu olan, üst düzey bürokrat, ‘’Bu bir takdir-i ilahidir” dedi..
Depremden sonra da, bir cami imamı, ‘’Bu, Allah’ın, o insanlara verdiği bir cezadır” demişti….

Allah adına ahkam kesmek için, bu adamlar, Allah’tan özel bir yetki mi, almışlar? Yeri geliyor, bir insan bile, birisini, sen, benim adıma nasıl konuşursun, diye azarlıyor… Bunlar, Allah’tan korkmadan, kuldan utanmadan, Allah adına, konuşabiliyorlar… Kulları kandırabilirler, ama, Allah’ı kandıramazlar…

Allah’ın, gücüne, dilediği, her şeyi yapmaya kadir olduğuna, onlardan daha fazla, inanıyorum. Bunun yanında, Allah’ın, kendisi adına ahkam kesenlerden, insanları sömürmek için, Allah’la korkutanlardan, hesap soracağına da inanıyorum..

Benzer konular karşısında, Peygamberin bile, ‘’Onu ben bilemem, ancak, Allah bilir” mealinde sözler söylediğini, bilmelerine rağmen, bunlar, öyle kesin konuşuyorlar ki, ürpermemek mümkün değil..

Yaradılışın bir bölümünün alın yazısı olduğuna inanırım.. Alın yazısının, boyutlarını, sadece Allah bilir…
Bunların dediği gibi, her şey alın yazısı ise;
Allah, insana, niye akıl verdi?
Allah, niye, insanı, olmasını arzu ettiği vasıfta yaratmadı da, insanın doğru olmasını istiyor?
Her şey alın yazısı ise, günah işlemek de, örneğin, hırsızlık, zina, cinayet de, alın yazısıdır.
Allah, masum doğduklarına inandığımız kullarına, böyle ağır bir yükü, neden, daha doğuşunda yüklesin?
Bir işi yapmak, insanın kaderinde yazılmış ise, Yüce Allah, kendisinin yaptırdığı bir işin hesabını niçin, o kuldan sorsun?
Böyle bir yaklaşım, Allah anlayışı ile bağdaşır mı?
İslam dininin özü, “iyi ahlak” değil mi?
Allah, “rahman ve rahim” değil mi?

Bana göre, Allah, elbette, hesap soracak, uygun görüyorsa cezalandıracak da…
Kimden hesap soracak? Herkesten.
Kimi cezalandıracak? Kendi iradesi ile suç işleyenleri. ‘’İyi ahlaklı” olmayanları.. ‘’Kul hakkı yiyenleri…” Yetki onun, taktir onun.
Allah, Hz. Muhammet’e,
‘’ Ya Muhammet, sen müjdecisin, tebliğ edicisin, neyin doğru, neyin yanlış olduğunu ben bilirim ‘’, mealinde, buyurmamış mı?
Yüce Allah, sevgili Peygamberine vermediği bir yetkiyi, bu kendini bilmezlere mi, vermiş ki, Allah, adına, ahkam kesiyorlar? Üstelik bunların çoğu da, derin din eğitimi aldığını iddia eden kişiler.
Ben, bu insanları Allah’a havale ediyorum ve Allah’tan, hak ettikleri cezayı vermesini, diliyorum. Eğer, Allah’ı ve Müslümanlığı yanlış anlatan insanlar üzerinde, en ufak bir hakkım var ise, Allah beni bağışlasın, helal etmiyorum. Elbette, taktir, yüce Allah’ındır…

İnsanlarımıza sesleniyorum;
Bu tür insanlara karşı duyarlı ve tepkili olun ki, sizi kandıramayacaklarını, anlasınlar, meydanı boş bulmasınlar…
Allah’la aranıza, sakın, başka bir kulu sokmayın.
Özgür iradenizle, öğrenin, nasıl inanıyorsanız, inancınızı yerine getirin…
Allah’ın kulu olun, sakın, kulun, kulu olmayın….
Üzerinde maddi hakkınız olan ölmüşlere, haklarınızı helal edin, fakat, Allah adına, sizi kandıranlara, toplumu yanlış istikametlere sürükleyenlere, haklarınızı, helal etmeyin..
Şunu, önemle vurguluyorum;
İnançla ilgili konuştuklarım, benim doğru zannettiklerimdir. Kararı, siz özgür iradenizle vereceksiniz. Doğrusunu Allah bilir…

Duyarlı olun…
Tepkinizi, mutlaka, ortaya koyun. Kimse sizi, sürünün bir elemanı, sanmasın…
Çağdaşlığınız, kültürünüz, bilinciniz, tepkilerinizin ölçüsü ve yönlendiricisi olsun.

Düşünmek… Aramak…. Bulmak… Tanımak… Seçmek… Seçtiğini, elde etmek için, çaba sarf etmek… Kazanımlarını, korumak içini çaba sarf etmek… Toplumsal olaylara, karşı duyarlı olmak… Tepki göstermek… Sadece; akıllı, bilgili, bilinçli ve özgür insanların yapabileceği işlerdir…
Akılsızlar ve Esirler, yukarıdakilerin hiç birini yapamazlar…