Türkan Saylan, insanı en değerli varlık kabul eden, kendisini, insanı ve onun yaşayacağı ortamı çağdaş değerlerle donatmaya adamış, yılmaz bir nefer, bilinçli bir Atatürk kızıdır.
Medya duyurdu; “Prof. Dr. Türkan Saylan öldü.”
Ölüm haberleri, ölenin yakınlarını, dostlarını ve sevenlerini daha çok üzmekle beraber, adam niteliği taşıyan her insanı üzer. Türkan Saylan’ın ölümüne çok üzüldüm. Yetmiş beş yaşında, kemoterapi gören bir kadına, “baş örtüsüne karşı idi, ama sonunda başını örttü” diyebilen zihniyetin dışındaki, herkesin çok üzüldüğünü düşünüyorum.
Toplumumuzun fizyolojik ölümlere genel yaklaşımı, üzüntüsünü bir şekilde dile getirip, ölene Allah’tan rahmet, geride bıraktıklarına sabır ve başsağlığı dilemek ve mümkünse ölene son görevi yapmaktır. Dün, Türkan Saylan’a son görevi yapan binlerce kişiden birisiydim. Bütün içtenliğimle, Allah’tan, onun kusurlarını bağışlamasını ve rahmetini esirgememesini diliyorum.
Türkan Saylan’la, eğitim konulu bir toplantıda, bir defa aynı masa etrafında oturmuştuk. Kendisini çağdaş düşüncelerinden ve ömür boyu sergilediği asil çabalarından tanıyor ve çok saygı duyuyorum. Ölümün herkes için kaçınılmaz bir gerçek olduğunu bilmeme rağmen, Türkan Saylan ölmemeli, diyorum. Onun etten kemikten oluşan fizyolojik bedeni şu anda, “benim sadık yarim” kara toprakta. Onun ruhu, ne olduğunu bilmediğim ruhlar aleminde. Aksine insanın iradesi ve gücü yetmez. Ancak, bir de, onun ürettiği fikirler, sergilediği örnek çabalar ve yarattığı bir anlayış var. Ölmemesini arzu ettiğim, Türkan Saylan’ın yarattığı değerlerdir. Türkan Saylan’ın yakınlarına, yol arkadaşlarına ve sevenlerine sabır ve başsağlığı dilerken, onlardan Türkan Saylan’ın ölmesine izin vermemelerini bekliyorum. Türkan Saylan’ı bugüne kadar az tanımış veya hiç tanımamış olanların da onu tanımalarını ve yaşatılması çabalarına katkıda bulunmalarını öneriyorum. Ben ne yapabilirim ki gibi bir kaçamağa sığınmaya gerek yok, onun amacı doğrultusunda, fakir, zengin, okumuş, okumamış herkesin yapabileceği bir şeyin olduğuna inanıyorum. Onun hazırlamaya çalıştığı insan çorbasında sizin de tuzunuz bulunsun.
TÜRKAN SAYLAN, İNSANI EN DEĞERLİ VARLIK KABUL EDEN, KENDİSİNİ, İNSANI VE ONUN YAŞAYACAĞI ORTAMI ÇAĞDAŞ DEĞERLERLE DONATMAYA ADAMIŞ, YILMAZ BİR NEFER, BİLİNÇLİ BİR ATATÜRK KIZIDIR.
Türkiye, coğrafyası ile bulunmaz bir ülke. İnsanımız özünde çok iyi. Buna karşın içinde bulunduğumuz koşullar hiç de iyi değil. Yarı aç, üzerinde çeşitli iç ve dış odakların ahlaksızca oyunlar oynadığı bir toplumuz. Elbette, bunun birçok nedeni var, birkaçını sıralamak isterim:
* Bilgisiziz. Okumuyoruz. Okutmuyoruz. Kendimizi, çevremizi, dostumuzu, rakiplerimizi çağımızı hiç tanımıyoruz. Bütünleşmeye değil, akıl ve mantıkla hiç bağdaşmayan, ayrışmaya meyyal bir tutum içindeyiz. Dünyada bize benzer bir ülke olduğunu sanmıyorum. Bizden beterleri var, ama onlar hiç yukarı çıkamamışlar. Biz yukarı çıkmayı becermiş fakat orada tutunamayarak tekrar aşağı düşmüşüz. Nasıl yukarılara çıktığını, sonra niye aşağıya düştüğünün muhasebesini yapmayan veya yapamayan bir toplumuz. Bize yakıştıramadığım bir konumdayız.
* Fikirlerin değil, kişilerin peşinden koşuyoruz. Fikir üretme yeteneğimiz zayıf olduğu gibi, üretilmiş fikirleri de, anlayarak benimseme veya reddetme yeteneğimiz de zayıf. Beğendiğimiz kişinin fikrini alıyor, ezberliyor, fakat savunamadığımız için kişinin arkasına sığınıyoruz. Halbuki, kişiyi beğenip fikrini desteklemek yerine, fikrini beğenip kişiyi desteklemeliyiz. Doğru fikirleri hayata geçirmeye çalışan, o yolda insanları eğiten, emek veren insanlar elbette çok değerlidirler, sevgiye ve saygıya layıktırlar, onları tartışmıyorum, ancak kendimize mal etmediğimiz bir fikrin yanında da olsak, karşısında da olsak, yanılma payı yüksek olur. Kişileri doğru veya yanlış simge olarak kullanabiliriz, fakat özünde, peşinde koşulması gereken fikirlerdir.
* İnsanlarımız özünde iyi olmakla beraber, saf oldukları için kolay aldatılıyorlar. Çıkarcı bir azınlık, sömürgecilerden daha beter halkı sömürüyor. Aldatmak ahlaka sığmaz, yasalara aykırıdır, inanç sisteminde hiç yeri yoktur. Ancak, çıkar, mevki, şöhret hırsı yüksek olanlarda ahlak, yasa, inanç bir örtüden ibarettir. Onlar her yaptıklarını bir kılıfa uydurmakta çok kabiliyetliler. Ülkemizde aldatmanın en korkuncu, yazık ki, en yaygını, “Allah adına aldatmaktır.” Aldanmamak için öğrenmek, bilmek, tanımak şart. Ahlaki değerleri yüksek bir toplumda, yasaların işlediği bir devlette, inancın insanların vicdanında yaşatıldığı bir ortamda insanlar kolay kolay aldatılamazlar.
Türkan Saylan’a “iftira” edenleri lanetliyorum. Bu iftiralara inanları ayıplıyorum. Atatürk’ün kızı Türkan Saylan’ın kızlarının, karanlığı yırtacağına, ülkenin çağdaşlaşmasında en büyük rolü üstleneceklerine inanıyorum.
20 Mayıs 2009