Toplumsal olaylarda, doğrular tartışılırken esnek davranmak, tek doğru önyargısından sıyrılıp, birden fazla doğrunun olabileceğini düşünmek, insanların ortak noktalarda buluşabilmelerinde yardımcı olur. Doğru, bir değerdir, her şey için, herkes için önemlidir, fakat etkilediği kitle bakımından, toplum yönetiminde çok daha önemlidir.
Doğru, dil bilgisinde bir sıfattır, şu anlamları ifade eder: Eğri ve çarpık karşıtı. Gerçek, yalan olmayan. Akla mantığa uygun. Yasa, yöntem ve ahlaka bağlı, dürüst, namuslu. Gerçeğe ve kurala uygun. Gerçek, hakikat. Yanlışsız, eksiksiz. (1) Bu anlamlar, insanların peşinde koştuğu, öyle olmaya çalıştığı, başkalarından da öyle olmalarını bekledikleri değerlerdir. Doğru olmayanlar da, kendilerini doğru göstermeye çalışırlar ve sorun bu noktada başlar. Kim doğru? Sıfatlar görecelidir, bu açıdan bakılınca, doğrunun apayrı bir önemi olduğu görülür. Doğru! Neye göre doğru, kime göre doğru, ne zaman doğru, nerede doğru gibi, soruların cevabı verilmeden, doğru yargısına varmak, eksik, bazen de yanlış bir kabul olabilir. İrdelemeden kabul edilen bir doğru, bir önyargı değil midir?
Doğru sıfatının anlamına duyulan saygıdan veya doğruluğa duyulan ihtiyaçtan olsa gerek, bir defa doğru diye nitelenen bir düşünce veya davranış bir daha irdelenmiyor. İrdelemeyince, doğru yargısının, gerçekten doğru olup olmadığı veya zamanında, doğru olsa bile, değişen koşullara rağmen, geçerliliğini koruyup, korumadığı belli olmuyor. Bir önyargı ile o doğru savunuluyor, daha da ilerisi, kimse aksini düşünemesin diye, tabulaştırılıyor. İnsanlığın varolduğundan beri doğruluk veya yanlışlık niteliği değişmeyen düşünce ve değerler elbette vardır, ama hangileridir? Bunun yanında, artık geçerliliği ve faydası hiç olmadığı halde, tabu halinde korunan, hangi yanlış doğrular bizi bağlıyor. Yargılar, düşünce ürünü olduğuna ve düşünce değiştiğine göre, değişmeyen yargı olur mu? İnsanlar, çok defa, doğru değişimi beceremedikleri için mevcudu korumak eğilimine giriyorlar. Ayrıca, mevcudun savunulması, yeninin savunulmasından daha kolaydır. Öze bağlılık duygusu ve bir yararı olmasaydı, atalar bunu yapmazlardı düşüncesi, en büyük silah. Bu kolaycılığın haklılık payı da yok değil, gerçekten doğruyu tespit edecek doğru kriterler, kalıp reçeteler bulmak da zor. Toplumun birlik ve beraberliği, ailenin önemi, ülkenin savunulması, kamu yararı, gibi değerlerin hassasiyeti, yeni doğruların kabulünü zorlaştırmaktadır. Örf, adet ve gelenekler, iyi niyetle öne çıkarılmış değerler olsa bile, arka planında, toplumu, kolay yönetmek veya sömürmek amacının da bulunduğu akla getirilmez. Hassas dengeleri korumak kolay değil. Toplumsal olaylarda, doğrular tartışılırken esnek davranmak, tek doğru önyargısından sıyrılıp, birden fazla doğrunun olabileceğini düşünmek, insanların ortak noktalarda buluşabilmelerinde yardımcı olur. Doğru, bir değerdir, her şey için, herkes için önemlidir, fakat etkilediği kitle bakımından, toplum yönetiminde çok daha önemlidir.
Bir düşünür diyor ki; “Eğer yöneticiler erdemli ise, kanunlara bile gerek olmayabilir, eğer yönetici erdemli değilse, kanun olsa bile işe yaramaz.” Eğer yöneticiler erdemsiz ise, bağlayıcı olan kanunlara rağmen, bir yolunu bulur, kılıfına uydurur ve kanunu etkisiz hale getirip istediğini yapar. Yönetici erdemli ise, o konuda bir kanun olmasa bile, ahlaki niteliklere uyarak, eğer kanun olsaydı, nasıl olurdu, diye düşünür ve kanun varmış gibi davranır. Bu bir hayaldir, ama düşünür, erdemin önemini vurguluyor, erdemli olunmasını arzu ediyor ve topluma erdemli yönetici seçmesini öğütlüyor. Gelişmiş demokrasilerde bile, alınmış birçok önleme rağmen, yönetimde etik değerlere ihtiyaç duyulduğu bir gerçek, hal böyle olunca, demokrasiyi sadece şekil olarak yaşayan toplumların halini düşünün, bir fazilet rejimi olan demokrasi onlarda bir sömürü aracı olarak kullanılmaktadır. Doğruyu eğri, eğriyi doğru gösterip aldatarak; öcü yaratıp korkutarak, çıkarını korumak değişmez amaçtır. Doğrunun bulunmasında, doğrunun yaşanmasında, diğer önlemlerle beraber, erdemli yöneticilere sahip olmak büyük önem taşır ve tabii ki, erdemli yönetici gökten zembille inmez, onları biz seçeriz.
Erdem: Ahlakın övdüğü iyilikçilik, alçak gönüllülük, yiğitlik, doğruluk gibi niteliklerin genel adıdır, fazilettir. (2) Bilgili, erdemli, akılcı, gerçekçi sevgi dolu, kendisini karşısındakinin yerine koyabilen, her konuyu kendi koşulları içinde değerlendirebilen, kişisel çıkarlarını kamu çıkarının arkasına atabilen, inanç sömürüsü yapmayan yöneticileri seçebilmenin sorunu büyük ölçüde çözeceğine inanıyorum. Doğruların yüzüne örtülen peçeyi kaldırıp, gerçekten doğru olup olmadığını irdelemekten korkmamak lazım. Ancak bunu yapabilmek için, bireylerin aydınlık, ahlaki değerleri benimsemiş, sorumluluk alabilen insan ve vatandaş olmaları gerekir.
20 Şubat 2007
(1) (2) Türk Dil Kurumu Y. 549, Türkçe Sözlük, 1988