YAŞAM

Kılavuz

Kılavuz, yol gösterendir.

”Kılavuzu karga olanın burnu b.ktan kurtulmaz” sözcüğü, mizah edebiyatının çok önemli bir uyarısıdır.

”Eşek çamura bir defa düşer” sözcüğü, develerin oldukça iyi bir kılavuz seçtiklerine bir işaret sayılabilir.

İnsanlar bir gelişim içindeler, her dönemde, her konuyu iyi bilemedikleri için, genelde bir kılavuza ihtiyaç duymuşlardır. Dünyadaki insanlara baktığımızda, yaşam standartları ve siyasi konumları bakımından, çok farklı olduklarını görürüz, zengin fakir, özgür esir, gibi. Bunun en önemli nedeni, herhalde, o toplumların seçtikleri kılavuzlar olmalı.

Kılavuzlanmak bir anlamda güdülmektir. Güdülmek insan doğasına aykırı olmakla beraber, güdülen insanların sayısı oldukça fazla. Vahdettin, ”Bu toplumun güdülmeye ihtiyacı var, o çoban da benim” demiştir.

Kur-an, Bakara Suresi-104, ”Ey iman edenler, raina demeyin, unzurna deyin / bizi davar gibi güt diye konuşmayın, bize bak diye konuşun ve dinleyin…” diye emrediyor. (Y. N. Öztürk)

Ey iman edenler, siz davar değilsiniz, kendinizi güttürmeyin! İnsanlar güdülmemek için, kendilerini tanımak ve ellerini taşın altına sokmak zorundadırlar. Allah’ın, diğer canlılara vermeyip, insana lütfettiği en büyük değer Akıldır… Aklı tanımayan, kendi aklının varlığından haberdar olmayan insan tek kelimeyle akılsızdır ve güdülmeye mahkumdur.

Karşılaşılan sorunları çözebilmek marifettir, fakat sorunları önceden görüp oluşmasını ve tekrarlanmasını önlemek daha büyük bir marifettir. Çevreyi temizlemekten önce, çevreyi kirletmemeye çalışalım. Çocuklarımızı doğrudan koruyalım ama onları güçlendirip kendi kendilerini korumalarını sağlamaya öncelik verelim. Fakire sadaka da verelim ama önce iş vermeye çalışalım. Bilmeyene balık ikram etmek yerine balık tutmasını öğretelim.

Lafı uzatmaya gerek yok, işin özü, sorunların altından kalkmanın ve güdülmemenin ön şartı insanın bilgili ve bilinçli olmasıdır.

Üretmek insanın en önde gelen görevidir. Madde üretenler, zenginleşirler, geleceklerini güvence altına alırlar, topluma yük olmazlar, aksine yardımcı bile olurlar, onları alkışlarım, ama düşünsel üretimle insanların bilgilenmesi, bilinçlenmesi ve aydınlatılması için çaba harcayanları daha çok alkışlarım.

Bir toplumdaki bilgili, düşünen, sorgulayan, yorumlayan, bilinçli insanlar, yeteneklerini kendi hırsları ve çıkarları için değil de, insanlığın yararına kullanılanıyorsa, o toplum için bundan daha büyük bir zenginlik olamaz. İnsanları çağdaş bilgilerle donatmak, aydınlatılmak, kutsal bir davranış ve çok önemli bir vatandaşlık görevidir.

Doğuştan gelen ham aklın eğitimle işlenmesi şarttır. Eğitim sistemi çağdaş kriterlere ve pozitif bilime dayalı ise çağdaş akla sahip, çağdaş insan yetiştirir, değilse çağ dışı insan yetiştirir. Farklı amaçlara dönük olan çağ dışı eğitimlerin ortak yöntemi beyin yıkamaktır. Beyni yıkanmış bir insan doğru düşünemez ve özgür hareket edemez, o kendisi değil, kurgulayanların bir robotudur.

İnsanlar için en doğru kılavuz çağdaş akıl ve bilinçtir, bunun dışındaki bütün kılavuzlar insanı pisliğe, batağa, çıkmaza ve sapık ideolojilere sürüklerler.

Allah’tan korkan, kuldan utananlar, yalan söylemezler, çıkarları için insanları aldatmazlar. Şeytan ruhlu insanlara, özellikle, insanları ”Allah’la aldatanlara” lanet olsun. Bunlardan korunmak için Allah’a sığınmak bir çaredir, ama kişinin önce aklını kullanması, tuzağa düşmemesi gerekir, çünkü verdiği nimeti, yani Aklını kullanmayana Allah da yardım etmez.

4+4+4 Eğitim yasasını ”Cumhuriyet tarihinin en büyük değişimi” diye niteleyip, bayram ettiler. Gerçekten çok büyük bir değişim, ancak hangi yöne olduğunu, zamanla, kafamıza dank edince göreceğiz. Buna layık olduğumuzu düşünmüyorum, fakat demek ki hak etmişiz.

Dilerim sağ duyu hakim olur, topluma büyük bedeller ödetmeden hatadan dönülür.

Cemil Özer

2 Nisan 2012