### FATİHA Suresi, 1/5… “Rahman ve Rahim, Allah’ın adıyla… *Hamd, Alemlerin Rabbi Allah’adır… *Rahmandır, Rahimdir, O… *Din gününün Maliki, Sultanıdır, O… *Yalnız Sana ibadet ederiz ve yalnız Senden yardım dileriz… *Dosdoğru giden yola ilet bizi… *Kendilerine nimet verdiklerinin, üzerlerine gazap dökülmemişlerin, karanlık ve şaşkınlığa saplanmamışların yoluna…’’ (Ref:1)
*
Kur’an bütündür, ancak, sanıyorum, Fatiha Suresi Kur’an’ın omurgasıdır. Fatiha Suresi’nden esinlenerek Allah’a şöyle yakarıyorum;
### ALLAH’A YAKARIŞIM; Rahman ve Rahim, Allah’ın adıyla… * Hamd, *Alemlerin Rabbi, *Kainatı yaratan, *Kurallarını/Kanunlarını koyan, *Doğmamış, doğurmamış, *Ezelden ebede var olan, Yüce Allah’adır… *Yaratıcı… *Yargılayıcı… *Adil…. *Sevgi dolu… *Bağışlayıcı…, *Koruyucu… *Görüneni de, görünmeyeni de, en iyi bilen… *Doğruyu, yanlışı en iyi ayırt eden… *Doğruları ödüllendiren, yanlışları cezalandıran… *Din Gününün maliki, sultanı, mutlak hakimi… *Her zaman, her yerde olan… *Bana şah damarımdan daha yakın, Yüce Allah !…. *Yalnız sana ibadet ederim ve yalnız senden yardım dilerim… *Senin, Yüce varlığına, *Tek Allah olduğuna, *Senden başka Allah olmadığına…, *Ahiret gününe…, *Senden geldiğimize, Sana döneceğimize… *Sana hesap vereceğimize İNANIYORUM…. *Eksiklerim, kusurlarım var, Senin bağışlamanla, lütfunla hesabımı verebilmeyi diliyorum… *Lütfen, dualarımı kabul et, günahlarımı bağışla, hakkımda hayırlısını ver…, *Hesabımı verebilmem için lütfen bana yardım et…
*
### Allah’ım! *Sana bütün kalbimle/ruhumla inanıyorum… *Seni doğru anlamak istiyorum. *Sana giden, ‘’dosdoğru yolda’’ yürümek istiyorum… *Sana iyi bir kul olmak istiyorum… *Senin yolunda insanların aydınlatılmasına katkıda bulunmak istiyorum… *Seni anlamamda, Seni algılamamda eksiğim, yanlışım varsa, Senin her şeye gücün yeter, lütfen, eksiklerimi tamamlamam, yanlışlarımı düzeltmem için, beni yönlendir, bana akıl ver, bana güç ver….
*
### Allah’ım! *Sana inandım, Sana teslim oldum. Lütfen; *Beni HİDAYETE erdir. *Bana HİKMET nasip et… *Bana insanlara İHSANLA davranma aklı ve gücü ver…
*
### Allah’ım! Sana TAKLİDİ ve EZBERLETİLMİŞ İMANLA değil, AKLİ ve BİLİNÇLİ İMANLA inanmak ve teslim olmak istiyorum… Lütfen; *Beni aydınlat, *Yanlışlarımı düzeltmem, *Aklımı geliştirmem, *İnandıklarımı yapabilmem için, bana güç ver…
*
### Allah’ım! Sana imanın şart olduğunu biliyorum. Sözle ‘’iman ettim’’ demenin yeterli olmayacağını, Senin lütfuna mazhar olabilmek için, İmanın ‘’Salih Amellerle’’ desteklenmesinin gerekli olduğunu da biliyor ve bunun için çaba sarf ediyorum… Lütfen eksiklerimi, yanlışlarımı düzelt, bana doğru idrak kapasitesi ve idrakimin gereğini yapabilme gücü ver…
*
### Allah’ım! Bana kafa gözü verdin maddi çevremi görüyorum, sana şükürler olsun. Bağışlamana sığınarak, Senden daha fazlasını niyaz ediyorum… Lütfen, *KALP GÖZÜMÜ, *BASİRETİMİ, *RUHUMU genişlet. *Kafa gözümle göremediklerimi *Senin tutacağın ışıkla, *Sezgi ile algılamamı nasip et, idrakimi güçlendir….
*
### Allah’ım! Sana olan imanımdan kesinlikle şüphem yok, buna rağmen, bazen kendime sorular soruyorum. Sorularım, SENİ, yarattığın EVRENİ, Evrendeki YARATTIKLARINI, özellikle İNSANI doğru anlamam içindir… Hata ediyorsam lütfen beni bağışla, bana yardım et, beni doğrulara ilet, beni güçlendir…
*
### Allah’ım! Resulün Hz. Muhammed’e gönderdiğin ilk Ayet;
‘’ YARATAN RABBİNİN ADIYLA OKU.’’
ALAK Suresi; 96 / 1… ‘’Rahman ve Rahim Allah’ın adıyla…. *Yaratan Rabbinin adıyla OKU!… *İnsanı embriyodan/ilişip yapışan bir sudan/SEVGİ ve İLGİDEN yarattı…. *OKU! Rabbin en büyük cömertliğin sahibidir… *O’dur kalemle öğreten… *İnsana bilmediğini öğretti… *İş sanıldığı gibi değil. İNSAN GERÇEKTEN AZAR… *KENDİSİNİ HER TÜRLÜ İHTİYACIN ÜSTÜNDE GÖRMÜŞTÜR… *Oysaki, dönüş yalnız Rabbinedir… *Gördün mü o yasaklayanı, *Bir kulu namaz kılarken… *Gördün mü! Ya, o, iyilik ve doğruluk üzere ise!… *Ya, o, takvayı emrediyorsa… *Gördün mü!.. Ya, şu yalanlamış, sırt dönmüşse… *Bilmedi mi ki, Allah gerçekten görür!… *İş, sandığı gibi değil. Eğer vazgeçmezse yemin olsun, o alnı mutlaka tutup sürteceğiz…. *O yalancı, o günahkar alnı…. *Hadi çağırsın meclisini/kurultayını!… *Biz de çağıracağız zebanileri!… *Sakın, sakın! Ona boyun eğme; secde et ve yaklaş…’’ (Ref:1)
Allah’ım! Doğruyu bulabilmek için, yukarıdaki Ayetleri anlamak ve yorumlamak zorundayım.. *AYETLERİNİ ne kadar doğru anlayabilirsem, *HURAFELERDEN ve *BİD’ADLARDAN ne kadar korunabilirsem, *Kurallarını, şeklen değil de, özü itibariyle, ne kadar eksiksiz yaşayabilirsem, *Sana o kadar yaklaşacağıma inanıyorum..
Düşünüyorum; ‘’Yaratan Rabbinin adıyla oku!’’ İlk ayet ve henüz Kur’an ortada yok. Hz. Muhammed neyi okuyacak? İlk ayetin ‘’OKU!’’ olduğuna göre, demek ki, Kur’an’dan başka okunması gerekenler de var.., Onları bulmaya, anlamaya çalışıyorum… Düşünebildiklerim; *Yarattığın KAİNAT başlı başına bir kitap, öyleyse, Kainat Kitabını okuyacak.., *Yarattıkların, özellikle İNSAN başlı başına bir kitap, öyleyse İnsan Kitabını okuyacak… *Göndereceğin Vahiy Kitabını okuyacak…
GERÇEKLER, Kainatta… GERÇEKLER, İnsanın Yaradılış Amacında ve İnsanın içinde… Vahiy Kitabı, GERÇEKLERİ görebilmesi, anlayabilmesi, yorumlayabilmesi ve yaşamını düzenleyebilmesi için, İnsana lütfettiğin bir REHBER, bir KILAVUZ, paha biçilmez bir NİMETTİR.
Allah’ım, ‘’OKU!’’ diye emrettin, fakat yazık ki, İnsanların büyük bölümü okumuyor.. Çünkü, İblis Ruhlu İnsanlar ‘’OKU!’’ direktifinin önüne perde çekmişler, insanlara okutturmuyorlar..
*Vahiy Kitabı/Kur’an’ı okumak için Arapça öğrenmeye zorluyorlar..
*İbadeti ana dille değil, Arapça yapmayı şart koşuyorlar…
*Kur’an’a el sürebilmeyi koşullara bağlıyorlar..
*Sen, ‘’Dinde zorlama yoktur’’ buyuruyorsun, fakat onlar, insanların Seni anlamasını engellemek için her türlü zorluğu başvuruyorlar…
*Doğru Kaynakları okumayan, doğruları bilmeyen gerçeğe ulaşabilir mi?
*Gerçeğe ulaşamayan Aklı ile inanabilir mi?
*İnsanların çoğu bildiğine, anladığına değil, kendilerine anlatılanlara inanıyorlar.. Bunlar Taklidi İman erbabı. Kur’an’ın tabiriyle, kendilerini ‘’güttürüyorlar…’’
Bir de Senin yanında her şeyin yazılı olduğu, ‘’Korunmuş Levha ( Levh-i Mahfuz) olduğunu söylüyorsun…
*Allah’ım! Görünmeyenleri ancak Sen bilirsin… Senin her şeye gücün yeter! Lütfen, saf insanlara AKIL, İblis ruhlu insanlara da hak ettikleri cezayı ver…,
*
### İsra Suresi, 17/50; 14. Ayet; ‘’OKU KİTABINI! Bugün sana hesap sorucu olarak ÖZ BENLİĞİN yeter’’ (Ref:1)
Allah’ım! Sanırdım ki, insanın yaptıklarının da, yapmadıklarının da hesabını sadece Sen soracaksın. Bu ayetten anlıyorum ki, insana hesap soracak ‘’ÖZ BENLİK’’ vermişsin.
Şöyle düşünüyorum; Sen insana *Akıl verdin, *Sezgi gücü verdin, *’’OKU’’ diye yönlendirdin.. OKUYAN, AKLINI ve SEZGİ gücünü kullanan insanda ÖZ BENLİK oluşur. BU CEVHER iyi/doğru oluşmuşsa, insanın düşüncelerini ve davranışlarını yönlendirdiği gibi, hesap da sorar, onu uyarır, yanlışlardan, kötülüklerden korur. Öz Benlik yanlış oluşmuşsa o insandan her türlü yanlış, her türlü kötülük beklenir… Bu ayet, insana öz benliğini iyi geliştirmesi ve doğru kullanması yönünde uyarıyor, aksi halde zaten hesabı Allah soracaktır..
İyi/Doğru oluşmuş Öz Benlik/Kişilik, İnsanın, *doğruyu yanlışı ayırt etmesini, *özgür iradesiyle seçimini yapmasını, *güdülen bir ‘’davar’’ değil, ONURLU BİR İNSAN olmasını sağlar, diye düşünüyorum… Ne mutlu bu mertebeye ulaşan insanlara!
*
### Allah’ım! İnsanlara yapılan en yaygın öğreti, telkin, günah işlemekten sakınması… Günah işlememek önemli bir başarıdır, ancak, İnsanın görevi sadece günah işlememek mi? Verdiğin nimetlerin gereği olarak, insana yüklediğin özel bir görev var mı, varsa nedir? Lütfen bana bunu ‘’ilham’’ et ki, o yolda çaba sarf edeyim!
Düşünüyorum; İnsanın temel sorumluluğu günah işlememek olmakla beraber; *Senin yolunda, insanların aydınlatılmasına katkıda bulunmak, *Eserin olan Doğa’nın tahrip edilmesini önlemek, *Önce insan olmak kaydıyla, muhtaç olan her türlü canlıya destek olmak insana verdiğin görevler arasında olmalı.
*
### İsra Suresi; 17 / 50 …*73. Ayet; ‘’ Az kalsın, seni, sana vahyettiğimizden uzaklaştırarak, ondan gayrısını bize istinat edesin diye, fitneye düşüreceklerdi. İşte o taktirde seni dost edinirlerdi’’ … *74. Ayet ; ‘’ Eğer biz seni sağlamlaştırmamış olsaydık, andolsun, onlara birazcık meylediverecektin’’ (Ref:1)
Bu ayetlerden anlaşılıyor ki; Az kalsın, Hz. Muhammed’i Allah’ın vahyettiğinden uzaklaştırıp, ‘’gayrısını’’ (elbette kendi istediklerini) Allah’tan gelmiş gibi göstereceklerdi. Allah, Hz. Muhammed’i sağlamlaştırmamış olsaydı, onlara birazcık meylediverecekti…
Peygamber sıfatına ve güçlü kişiliğine rağmen, Hz. Muhammed bile, toplumunu, içindeki fitne odaklarını doğru yola getirmekte zorlanmış. Hiç kimse kendini çok güçlü zannetmesin, ben aldanmam, kimse beni aldatamaz saplantısına girmesin.
İslam Dünyasının bugünkü acıklı haline bakıyorum;
*Laf ebeliğinde, ’’Ümmet’’, ‘’İslam kardeşliği’’ kavramları ağızlarından hiç düşmüyor. Gerçek yaşamda, siyaseten paramparça, hepsi ayrı telden çalan, birbirinin kuyusunu kazan devlet, emirlik, şeyhlik, mezhep, tarikat, etnik gruplar…
*İslam’ın özü kenara itilmiş, *Cahiliye döneminin, Arap örf ve adetleri, İslam’ın içine sokulmuş… *Arap kutsallaştırılmış.., *Arap dili Cennetin dili olarak ilan edilmiş. *Arap’tan gayri Müslümanlar ‘’Mevali’’ diye dışlanmış… *Diğer insanları, Allah yaratmadı mı? *İslam, tüm insanlığı kavrayan evrensel bir din değil de, Arap toplumunun malı mı?
*Osmanlı bile, *Mensubu olduğu toplumu ‘’Etrak-i bi idrak’’, *Arap’ı ‘’Kavmi Necip’’ ilan etmiş…
*Hz. Muhammed’in ölümünden, takriben, otuz sene sonra, İslam’ın başına, Hz. Muhammed’in baş düşmanı Ebu Süfyan’ın oğlu Muaviye geçmiş ve bugün yaşanan İslam onun döneminde şekillendirilmiş. Hz. Muhammed’in büyük torunu Hasan’ı Muaviye zehirletmiş, küçük torunu Hüseyin’i oğlu Yezit öldürtmüş.
Allah’ım! Senin her şeye gücün yeter, İslam Dünyasının bugünkü acıklı haline niye müdahale etmiyorsun? Yoksa Senin yüce dinine sahip çıkamadıkları için, üzerlerine ‘’Gazap’’ mı döktün? Geçmişte de bu tür toplumları gazaba uğrattığını Kur’an ifade ediyor…
*
### Allah’ım! İblis’i kovdun, ona belli bir süre fırsat verdin. Doğrusunu Sen bilirsin. İblis’in Şeytani yeteneğiyle mücadele etmesi için insana lütfettiğin en büyük gücün AKIL olduğunu düşünüyorum… Sen Kur’an’da defalarca AKLI vurguluyorsun, bir kısım İslam Uleması AKLI ikinci plana itip ‘’NAKİLLERİ’’ muteber saymışlar. Nakillerin içinde çok miktarda Uydurma Hadis, Hurafe, Bid’at olduğunu dürüst İslam uleması bangır, bangır bağırıyor, fakat duyan, anlayan, dikkate alan yok… Yaşanan İslam’daki AKIL ve NAKİL zıtlaşması İblis’in Şeytani bir oyunu olmalı… Nakilleri Aklın önüne geçirenler de, Uydurma Hadisleri, Hurafeleri, Bid’atları yazanlar da İblis’in kölesi insanlar olmalı.
*
### Tevbe Suresi; 9 / 113…. *107. Ayet; ‘’Bir de şunlar var: Tutup bir mescit yapmışlardır: *Zarar vermek için, *nankörlük için, *inananları fırkalara bölmek için, *daha önceden Allah ve Resulüyle savaşmış kişiye gözetleme yeri kurmak için. ‘’İyilik ve güzellikten başka bir şey istemiş değiliz’’ diye gerile, gerile yemin de edecekler. Allah şahittir ki, onlar kesinlikle yalancıdırlar… *108. Ayet; ‘’Böyle bir mescitte sakın namaza durma!. …….’’ (Ref:1)
Yukarıdaki Ayetlerin yoruma ihtiyacı yok, çok açık, anlatılan olay ise korkunç. Demek ki, yapılış ve kullanılış amacına göre, içinde namaza durulmaması gereken mescitler/camiler olabiliyor.. Sanırım, bu İslam’daki ikinci cami/mescit. ‘’Asrı saadet’’ döneminde bunu yapan Arap, bugün yaşanan rezalet döneminde, Arap hayranlarının da işbirliğiyle neler yapmaz ki? Bugün çevremizdeki binlerce caminin/mescitin kimler tarafından, ne tür bir parayla yaptırıldığı, nasıl isimlendirildiği, ne amaçla kullanıldığından şüphe etmemek elde değil.
Namazın camide/mescitte kılınması şart değil, isteyen, temiz olan, her yerde namazını kılabilir. İslam’da şekilden ziyade Ruh ve Öz önemlidir. Toplu ibadet için, gösterişe kaçmayan, putlaştırılmayan, temiz, sade, güzel cami/mescit inşa edilebilir, siyasi, bölücü amaçla olmamak kaydıyla yararlıdır da.. O camilerde her türden insan kaynaşır da, o camilerde insanlar eğitilir de. Ancak, gösteriş ibadetini bahane ederek, inananları fırkalara bölmek için yaptırılan mescitlere kutsallık kazandırmak için ‘’Allah’ın Evi’’ sıfatını yapıştırmanın İslam’ın özüne uymadığını düşünüyorum. Allah’a ibadet edilen ev başka, Allah’ın evi başka. İslam’da Ruhban Sınıfı yoktur. Camiler, Hristiyanların kilisesi konumuna getirilmemeli. Allah’ın Evi Kainatın tümüdür, Allah mescitlere/ camilere sığmaz..
### Bakara Suresi; 2 / 92….*115. Ayet; ‘’Doğu da batı da yalnız Allah’ındır. O halde nereye dönerseniz orada Allah’ın yüzü vardır. Allah Vasidir, varlığı sürekli genişletip büyütür; Alimdir, her şeyi en iyi biçimde bilir.’’ (Ref:1)
Sanırım, bu ayet, Allah’a, Cami bile olsa, bir mekan biçmenin doğru olmadığını ifade ediyor… Yanılıyorsam Allah beni bağışlasın.
*
### Ali İmran Suresi; 3 / 94 … *187. Ayet; ‘’Allah kendilerine Kitap verilenlerden şu yolda misak almıştı: -Onu insanlara mutlaka açık seçik bildireceksiniz. Onu saklamayacaksınız.- Ama onlar Kitap’ı sırtlarının gerisine attılar, basit bir ücret karşılığı onu sattılar. Ne kötü şey satın alıyorlar.’’ (Ref:1)
Bu ayette tarif edilen insanların ne kadar adi oldukları açık.. Bundan çıkaracağımız sonuç şu olmalı; Dün var olan böyle adi insanların benzerleri, hatta onlardan daha da adileri, mutlaka, bugün de, aramızda vardır. Yapmamız gereken onları tanımak ve onlardan korunmaya çalışmaktır. Onlardan korunmanın hiç kolay olmadığını, onların bizi suya götürüp susuz getirebilecek kadar şeytan olduklarını az çok biliyorum, ama başka çare de göremiyorum. Önce bilgimizi, bilincimizi geliştirip kendimizi korumaya çalışalım sonra da, Allah’tan, bizi onlardan korumasını niyaz edelim. Aklını kullanmadan inanan insanlar için en büyük tehlike, ‘’Allah’la aldatılmaktır.’’
*
### Bakara Suresi; 2 / 92…. *104. Ayet; ‘’Ey iman edenler! –Raina- demeyin, -unzurna- deyin/ -Bizi davar gibi güt- diye konuşmayın, -Bize bak- diye konuşun ve dinleyin. Kafirler için korkunç bir azap vardır.’’ (Ref:1)
Yüce Allah daha ne yapsın ki, akıl vermiş, sezgi vermiş, yol göstermiş… Buna rağmen insanların bir kısmı, aklını, sezgisin kullanıp, ‘’OKU’’ emrine uyarak, öğrenme çabasına girmiyor, özgür iradesini oluşturmuyor, başkaları tarafından güdülmeyi yeğliyorsa, kim ne yapabilir ki, varsın ‘’davar’’ olsunlar.. İnsan onuru zaten onlara yakışmaz…
*
*** ## Allah’ım! Ben, iyi niyetle, fakat aldatılmış olarak, yanlış bir iş yaparsam, onun bütün günahı bana mı yazılacak? Aldanmasaydın, çek cezanı mı, denilecek? Böyle bir durumda, bağışlanmamı istesem de, Senin taktirin kutsaldır, Sana karşı boynum kıldan ince, bana cezamı ver, ama, beni aldatanları da cezalandırmanı Senden niyaz etmemi, bana çok görme… Eğer, bir insan ve bir kulun olarak, Senin yanında bir parça hakkım varsa, lütfen niyazımı kabul et! Özellikle, Senin adını kullanarak, Allah böyle istiyor diyerek insanları aldatanlara hakkımı hiç helal etmiyorum… Taktir Senin… Lütfen beni bağışla…
*
### Allah’ım! İnsanın yaşam çizgisinin ‘’Allah’ın yazdığı KADER/ALIN YAZISI’’ olduğunu söylüyorlar.. Sen öyle diyorsan mutlaka öyledir… Ancak bu anlatımda, kasıtlı veya kasıtsız bir anlama veya anlatma çelişkisi var gibi görünüyor…
Eğer, her şey kader ise, insanların alın yazısı doğuştan yazılmış ve insanlar da onu yaşamak zorundalarsa, alınlarına yazılmış olan kusuru işledikleri için hesaba çekilmelerini anlayamıyor ve bunu Senin adaletinle bağdaştıramıyorum… Dini konularda çok şöhretli bir İslam Alimi; ‘’Allah, daha baştan itibaren, o şahsın öyle yapacağını bildiği için kaderini öyle yazdı’’ diyor. Bu izahat bana mantıklı gelmiyor. Kişi daha doğmadan öyle yapmaya karar veriyor, Allah da bildiğin için kaderini öyle yazıyor… Haşa, Sen hatadan münezzehsin!, Kainatın yapısı ve çalışma düzeni için koyduğun KURALLAR-ÖLÇÜ, değişmez KADERDİR, ama insanın kaderi baştan yazılmış ve değişmez ise; o insanın yaşamı boyunca *kendisini geliştirme, *doğruya ulaşma, *işlediği kusurları sana affettirme çabaları, *kusurlarına tövbe etmesi bir anlam taşır mı? Yanlıyorsam, lütfen beni bağışla ve doğrusunu öğret..
‘’Kısmet’’ kavramının kaderden farklı bir anlamı olduğunu düşünüyorum… Sen elbette her istediğini yapacak güçtesin ve yaşam süreçleri içinde yaptıklarından veya yapmadıklarından dolayı insanları istediğin zaman mükafatlandırır veya cezalandırırsın bir şeyi onlara ‘’nasip’’ eder veya etmezsin, bu ‘’kısmettir’’ ve bir düşüncenin, bir eylemin karşılığı olarak verdiğin veya vermediğin bir mükafat veya cezadır.
29-08-2013